2008 yılının son gecesi, saat 22.00
Bir öğrenci yurdunun elli yedi numaralı odasında yalnızım. Normal zamanların aksine, bu gece yurt inanılmaz derecede sessiz ve ıssız. Yurt hazır böyleyken ağız tadıyla “bir yılbaşı yazısı” yazayım dedim.
Nerede bu insanlar yahu?
Yemekhanede bir yılan gibi uzayıp kıvrılan kuyruk yok. Kantinde oturulacak yer dolu; ama dolu bir tek masa yok.
Sahi, bugün yılbaşı…
İnsanlar eğleniyorlar.
Demek bizimkiler de eğlenmeye gittiler. Bulvarları pislik kokan bu şehrin iğrenç mekânlarından birinde “eğlenecekler”. Bir boş vermişlikle, bir vurdumduymazlıkla dertlerini unutup mutlu olacaklar. Yeni yıl için planlar yapıp kararlar alacaklar. Sarhoş bir kafanın yapacağı plandan, alacağı karardan ve cenabet bir vücudun da o kararları uygulayacağından şüphe ediyorum, kusura bakmayın!
Şimdi o mekânlarda ağır içki kokusu, bir yerden sonra gürültüye dönüşen müzik ve serseri bir kalabalık vardır. İçkiden ve sigaradan mideleri bulanan açık giysili kızlar kusuyorlardır oldukları yere. O kızların eğilip katlıklarını düşündükçe; gözümün önüne, onları izleyen ve onlara dokunmak için can atan “oğlanlar” geliyor. İşte o zaman o kızların kusup çıkardıklarını yutuyormuş gibi iğreniyorum…
Bugün yılın son gecesi, yarın niye tatil?
Tatil günümüzü, dün sabaha kadar kusan kızların midelerinin düzelmelerini ve oğlanların baş ağrılarının dinmelerini beklemekle mi geçireceğiz?
Bugün yılın son gecesi, yarın tatil.
Bırakın küçük hanımlar ve beyzadeler gecenin yorgunluğunu atsınlar, dinlensinler, ayılsınlar.
2008 yılının son gecesi saat 23.00
Bir öğrenci yurdunun elli yedi numaralı odasında yalnızım. Pencerenin önünde oturmuş “yılbaşı yazısı” yazıyorum.
İsrail’in Gazze’ ye saldırışını, eğlenen insanları, yurt ücretlerine yapılan zammı, Türk edebiyatını yetim bırakan Cengiz Aytmatov’un ölüşünü, yazmayı umut ettiğim hikâyemin kurgusunu ve daha birçok şeyi düşünüyor; yeni yıl vesilesiyle Allah’tan güzellikler istiyorum.
Saat 23.30
Yazım bitti.
Ben yatıyorum.
1 yorum:
Dedim ya senin yılbaşı yazına haklılık veriyorum diye. Bak ben de sana 2009 yılbaşı gecesinde farklı cepheyi görmüş birisi olarak yaşadıklarımı anlatayım. İzdüşüm mü farklı cihetlerden aynı kapıya çıkma mı sen karar ver...
Yiğidi öldür hakkını yeme demişler o yılbaşını sevmiştim. 2009'daki. niye sevdim dersen günlere bir özellik atfetmeyi sevmem, takvimden hoşlanmam yılbaşıyla alakasız. arkadaşlarım vardı, sabahtan film izledik akşaıma mekana gittik ve hep birlikteydik. Birlikte eğlenecektik. arkadaşın varsa yanında yaz sıcağında banka sırasının bile güzel geldiğini keşfettim zamanında.
Ama birlikte olamadık sonra. yılbaşı zamanı geldiğinde koca mekandan 36 kişiden üç kişi kaldık. Daha saat 11'e gelmeden dağıldık. Sebep? Türkler ve sınırsız alkol. Kusanlar, başkasının montuyla taksilere taşıdığımız insalar, afedersin soğuktan dolayı o istifra edilenlerin buz tutması, kavga ayrımalar, öldü sandığımız sızmış adamlar, nara atanlar, cam kıranlar, "abi bir kız düşüremedim"(!) diyenler, kız düşürme(!) adına alkolle boğulanlar... Üçümüz saat iki gibi tıpış tıpış döndük. Son yılbaşı organizasyonumuz oldu. Başka organizasyonlar oldu ama bu denli bulaşmadık, yapmadık tesadüfen gittik ne bileyim evde kaldık.
Senin bu satırları yazdığın gece bunları yaşadık agam. Zaten sevmiyorum özel günleri geceleri. Gececiyim zaten sevemedim bir türlü takvimi. Böyle şeyler olunca, insanların rezaletini içkiye ve özel günlere yıktıklarını görünce de daha da yıldım.
Bir avuç arkadaşın varsa iyi ama yılbaşılarını ben sevemedim bir türlü...
Yorum Gönder