27 Ekim 2013 Pazar

Adana yolcuğu

Bir mülakat için 23 Ekim 2013 Çarşamba günü Adana’ya geldim. O ne geliş! 22 Ekim Salı günü saat 12’de Edirne’den İstanbul’a hareket ettik. Adana otobüsü ise 16’da hareket edecekti. Yetiştim. İlk kez Adana’ya gidiyordum. Güzel bir haberle dönmenin umudunu ve heyecanını taşıyordum. Otobüs hareket etti. İstanbul, Kocaeli, Düzce, Bolu, Ankara, Konya, Niğde, Aksaray, Adana. 13 saat. Karanlıkları yırtarak Adana’ya ulaştık. Otobüsün ön koltuğunda şerit çizgilerine dalmış, kulağımı şoförün dinlediği ucuz şarkılara esir etmiş bir hâldeydim. Heyecandan mı, yorgunluktan mı yoksa rahatsızlıktan mı bilmem uyuyamadım. Oysa ne derin uykum vardır…  Muavin –pardon servis memuru- “Adana yolcusu kalmasın” diye bağırdığında saat 05’ti. Her yer karanlık… Güneş, bu güney kentini henüz aydınlatmamıştı. Günün ışımasını Adana Otogarı’nın sidik ve ter kokulu salonunda bekledim. Bir köşede yaşlı bir adam ve bir kadın kartonların üzerinde battaniyeye sarınmış uyuyordu. Sidik kokularının bu yaşlı çiftten geldiğine adım kadar emindim. Şehir merkezine geldiğimde saat 07 idi. Kahvaltı yaptım. Peynirli böreği domates dilimleriyle servis ediyorlar. Ee, ucuz tabi, çöpe gidip ziyan mı olsun… Kahvaltıdan sonra saçlarımı yıkatmak için bir berber aradım, tam kırk dakika. Bu arada Tahtalı Camii’nin tuvaletinde üzerimi değiştirdim. Takım elbisemi giydim. Jürinin karşısında “iyi hâl”den puan almak gerek… Sonra Berber Hasan’ı dükkanını açarken yakaladım. Hemen hemen her berber gibi çok konuşan bir tip. İlk müşterisini –beni- dualarla karşıladı. Isıtıcı da suyu ısıtıp saçlarımı yıkadı. Sonra çay ikram etti. Bu arada Adana’nın güzelliğinden, insanlarının iyiliğinden, şehrin ucuzluğundan, psikolojik tedavi gördüğünden, eşinden ayrılışından, eşinin çocukları kendisine göstermeyişinden bahsetti. Evet on beş dakikada bunların hepsini anlattı bana. Sonra Balcalı dolmuşuna binip mülakat yerine geldim. (Mülakat sonucunu ertesi gün öğreneceğiz.Hayırlısı demekten asla yorulmadım.) İki gündür uykusuz ve yorgun bir halde, aynı elbiselerle dolaşıyorum. Ayakkabılarımı hiç çıkarmadım. Şu an dönüş için Adana Otogarı’ndayım. Yollar yoruyor insanı, mesafeler yıpratıyor… Ama her şeye rağmen değer…


(Mülakat sonucu mu? Maalesef, olmadı o iş…)