Kapılar
Ayşegül Yüken’e…
Kapı. İlk
adım. Davet. Çağrı. Hep sevmişimdir kapıları ben. Kimileri müthiş bir
işçilikle, göz nuruyla donatılmış olur, kimisi renkleriyle ayrı bir dünyaya
sunar bizlere. Ardında olanları, yaşananları, hatıraları merak ederiz.
Mahremiyete olan saygısızlığımızın bir göstergesi olarak.
Kapının ayrı bir yeri
vardır zihnimizde, gönlümüzde, tarihimizde ve kültürümüzde. Eyüp’ü, Peygamber
Efendimize açtığı kapı sultan yapmıştır. Kapıların en kutlusu o değil midir?
Kapı. Misafirperverlik.
Yunus bir kapının
eşiğinde sabahlayarak “Bizim Yunus” olmuştur. Baş gözü âmâ olan şeyhi eşikte
tanımıştır onu. Kapı. Kırk yıl. Mükafat.
Çocukluk yıllarında
kazınmıştır zihnimize “Anadolu’nun Kapıları”. Bir Cuma günü açılmıştır dağların
arasına gizlenmiş o kapılar. Belki de o zaman başlamıştır her şey. Kapıya
yüklediğimiz o derin mana, gözümüzün önünde işte o vakit canlanmıştır. O gizli
kapılardan fetih ruhunun verdiği güç ve azametle girilmiştir. Kapı. Fetih.
Başlangıç.
Kapı bir komşuluklar
başlayacaktır artık. Her gün görülen yüzler. Her derdi bilinen yürekler ve
paylaşılan tebessümler. Kapılar çoğu zaman insanlara yalnızlığını
unutturmuştur. Köy evlerinde kapının içinden çıkıp salınan küçük bir ip
yalnızlığı dar ağacında sallandıran iptir işte. Çekip giriverirsin. Sorgusuz.
Huzur.
Randevular ve ajandalar
icat edilemezden evvel gelirdi “çat kapı” misafirler. Sohbet. Muhabbet. Uslu
çocuklar bir kenarda sessizce oynar, yaramazlar ise vitrin raflarını
kurcalardı. Kahveler eşliğinde uzun bir akşam paylaşılırdı. Kırk yıl. Hatır.
Umutsuzluk müslümana
yakışmazdı evet. İşte bu yüzden bir tevekkül simgesiydi kapılar, umutsuzluğu
haram bilenler için. “Bir kapıyı kapayan gene açar” Göz yaşı. Fatih Kısaparmak.
Baba.
İnsana hüzün ve
mutluluğu, sevinç ve göz yaşını aynı anda tattırabilen bir şiirdir kapılar.
Kapılar hatıraların uçup gitmesine engel olan bir kucaktır. İnanmış insanları
buluşturan bir cümledir kapılar. Kapılar…
(Fotoğraf:
Ayşegül Yüken)